alıntılar

Yabancı: Şahmeran || Öznur Yıldırım (Yabancı #1) Kitap Yorumu | Alıntılar

22:27



Kitabın Adı: Yabancı: Şahmeran
Sayfa Sayısı: 600
Goodreads Puanı: 4,16 (783+)
Benim Puanım: 4/5




Arka Kapak
Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.

Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...

Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.

Görsel: @rivaokuyor


Benim Yorumum
Şahmeran, intikam uğruna kaçırılan bir kızı konu alıyor. Babasının ölümünün intikamını almak isteyen Ediz Çağıran, babasının katiline –yani Atalay Güngör’e– zarar vermek için kız kardeşi Doğa’yı hedef alıyor. Ve böylelikle yolları belki de hiç ayrılmayacak bir şekilde birleşmiş oluyor.

Pes edecek değildim, öylece kabullenmek
kesinlikle bana göre değildi. Boğazımı kesmeye
başlasa bile kurtulmak için bir şeyler yapmaya çalışırdım
ama kabullenmek kesinlikle benim için kabul edilebilir bir seçenek değildi.
(sf. 47)

Bütünüyle düşünüldüğünde çok orijinal ya da aşırısı sevilesi bir yanı yok ama bu kitabı yine de sevdiğimi söylemesem olmaz. Düşünüyorum, aslında çok da bir numarası yok diyorum kendi kendime, öyleyse bu kitabı bu denli sevmemi sağlayan nedir?

Belki yıllardır takip ettiğim bir eser olmasının bunda payı vardır. O kadar uzun zamandır okuyorum ki Yabancı’yı, bir yanım katiyen kopamıyor.

Öznur Yıldırım’ın güçlü bir kalemi ve kendine has tasvirleri olduğu yadsınamaz bir gerçek. Özellikle de on beş yaşında kaleme almaya başladığını düşünürsek oldukça olgun bir kalem bu. Lakin o çok beğendiğim tasvirleri gereğinden fazla kullandığını ve tekrara gittiğini düşünüyorum.

Nefret tarafından terk edilen intikam kadar,
yenilginin topraklarına sığınan bir savaşçı kadar
içimdeki çaresizliği, aldığım her nefeste biraz daha büyütüyordum.
Acı benim içimde miydi yoksa acı içinde miydim, bilmiyorum ama bir katil
her şeyi yakacak olan o yangını benim ruhumda başlattı.
(sf. 259)

Öncelikle kitaptaki tasvir yoğunluğu kurguyu ve karakterleri gölgede bırakıyor bana göre. Sanki Öznur bütün kelimelerini kullanmaya, neyi varsa ortaya koymaya çalışmış. Sağlam bir anlatımı olduğunu inkâr edemem fakat dilini öne çıkarmaya çalışırken özlülüğü bir kenarı itmiş. Yani her şey iyi hoş ama kitap bu kadar tuğla gibi ve karınca yazılı olmayabilirdi.

"Delirecekmişim gibi hissediyorum,"diye itiraf etti.
"Bir yanda babam diğer yanda..." Sustu.

"Diğer yanda?"

...

"Diğer yanda sen. Diğer yanda sen ve davranışların. Diğer yanda korktuğunda bana sığınman. Ve en beteri..." İç geçirdi. "Benden korktuğunda bile bana sığınman."
(sf 598)

Onca serzenişte bulunmama rağmen kitap kendini okutuyor. Çünkü sizi bir noktaya öyle yakalıyor ki elinizden bırakamıyorsunuz. Sürüklüyor. Karakterlere, kurgunun getireceği olaylara adapte oluyorsunuz ve heyecan yakanızı bırakmıyor.

Kimi zaman günlük olaylar asıl meseleyi fazla gölgede bırakmış olsa da esasen arka planda dönen bir şeylerin olduğu su götürmez bir gerçek. Biz kitabı Doğa’nın gözlerinden okuyor, onun gözlerinden yaşıyoruz. Fakat esas adamımız Ediz, her şey onun çevresinde dönüyor. O yazıyor, o oynuyor. Ama biz yalnızca Ediz’in Doğa’ya anlattığı kadarını biliyoruz. Bu da kitabın gizemli yanını pekiştiriyor.


Vesselam, Öznur Yıldırım genç bir kalem ve kitap biraz da bunu göz önünde bulundurarak okunmalı. Zira karakterlerin ne yaptığını ve ne yapmaya çalıştığını kimi zaman anlayamıyoruz. Aşırıya kaçan tavırlar, kimi çocuksu davranışlar görebilirsiniz.

Yine de şans verilmesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ediz ve Doğa’nın –bilhassa Ediz’in– desteklemediğim birtakım davranışları mevcut olsa da bunlara çok detaylı değinmeden yorumumu burada kesiyorum.

Kitabı satın almak için:



Benzeri Yazılar

0 yorum