Kitap Cadılarının Yolculuğu ile Blog Turları

[KCY 22. Blog Tur] Ürperti || Maggie Stiefvater (The Wolves of Mercy Falls #1) Kitap Yorumu || Yazar Hakkında

04:49




Kitabın adı: Ürperti
Özgün adı: Shiver
Yazar: Maggie Stiefvater
Sayfa sayısı: 400
Yayınevi: Pegasus Yayınları




ARKA KAPAK
Gözlerimi açtım, sadece Grace ve ben vardık, artık ondan ve benden başka hiçbir yerde hiçbir şey yoktu. Sanki öpücüğümü ve beni içinde tutmak istermişçesine dudaklarını birbirine bastırıyor, avcumdaki bir kuş kadar kırılgan bu anı tutuyordu.
Soğuk
Grace senelerce evinin arkasındaki ormanda yaşayan kurtları seyretmiştir. Aralarından bir tanesi, sarı gözlü olan -onun kurdu- ise bakışlarına hep karşılık vermiştir. Birbirlerine tanıdık gelseler de Grace sebebini bilmemektedir.
Sıcak
Sam ikili bir hayat sürdürmektedir. Kurtken, sevdiği kızın sessiz bakışları altında yaşamaktadır. Fakat her sene kısa bir süreliğine tekrar insan olmasına rağmen Grace'le konuşmaya cesaret edememiştir… şimdiye kadar.
Ürperti
Grace ve Sam için sevgi, adını koyamadıkları bir his olmuştur. Ancak bir kez dile getirildiğinde görmezden gelinemez bir hal alacaktır. Sam insan formunda kalmaya çabalamalı, Grace ise onu yanında tutmaya çalışmalıdır. Fakat bunun için geçmişin yaralarına, şimdiki zamanın kırılganlığına ve geleceğin imkânsızlığına göğüs germek zorunda kalacaklardır...




Merhabalar! Bu, Kitap Cadıları'nın yirmi ikinci turu ama benim ilk turum. Biraz heyecanlı olduğumu söylemem durumu karşılamakta yetersiz kalır, cidden bu tur için heyecanlıyım ve içim kıpır kıpır!

Ürperti serisi benim cidden uzun zamandır beklediğim bir seri, üç yıl kadar önce ilk kitabını okumuş ve âşık olmuştum; şimdi ise bu denli özlediğim ve sevdiğim bir kitabın turunu yapıyor olmak benim için cidden harika bir his.

Şuraya da orijinal kapakları bırakayım -,-
Kitabın tasarımını çok beğendim. Kapaklardaki kitap ve yazar ismi kabartmalı. Ayrıca içi de kapak renklerine uyumlu olacak şekilde Ürperti’nin yazıları mavi, Beklenti’nin ise yeşil. Bunu çok sevdim, üçüncü kitap olan Ebedi’nin da kapağının kırmızı olduğu düşünülürse muhtemelen onun yazıları da kırmızı olacak. Çok sevimli :’)

Şimdi kitaptan biraz bahsedeyim, ardından yazar hakkında bilgi vereceğim.

Grace on bir, on iki yaşlarındayken bir kurt sürüsünün saldırısına uğrar. Onlar tarafından hırpalanır, ısırılır fakat bütün bu olanların hiçbirine tepki vermez. Bunun yerine gözlerini, ona zarar vermeyen tek kurdun gözlerine diker. Çünkü o sarı gözlerde kurtuluşunu görmüştür.

Nitekim öyle de olur. Sarı gözlü kurt hırlayıp diğer kurtları uzaklaştırır ve Grace’i kurtarır. Ardından sürekli onu seyretmeye başlar. Ormanın bir köşesinde durur ve tıpkı Grace’in de kendisini izlediği gibi, Grace’i izler. Altı yıl boyunca böyle devam eder.

Ardından bir gün, Grace’in okulundan bir çocuğun ölüm haberi patlak verir ve bu ölümün sorumlusunun kurtlar olduğu ortaya çıkar. Bu olaya sinirlenen halk, tüfeklerini kaptığı gibi ava çıkar. Av haberini alan Grace, doğruca ormana, kurdunu kurtarmaya, gider. Fakat tam durdurduğunu sandığı sırada patlayan tüfeğin sesi bütün umutlarını tüketmiştir.

Ta ki evlerine dönüp verandalarında kanlar içinde yatan çıplak çocuğu görene dek. Sarı gözlerinden hemen tanır: Yerde yatan, onun kurdudur.



 Öncelikle kitaptaki şu kurt/insan olayından bahsetmek istiyorum. Kitap fantastik türde ama bildiğiniz fantastiklerden değil, yani ucu bucağı olmayan, efsanelerle dolu fantastik bir dünyaya sahip değil. Sadece kışın kurda dönüşen insanlar var, o kadar. Fantasikliği buraya kadar. Bir virüs gibi de düşünebilirsiniz, insanları kurda dönüştüren bir virüs. Bir kurt tarafından ısırılan bir insan, havaların soğuyup kışın gelmesiyle birlikte dönüşüyor. Tamamen bir kurt hâline geliyor ve insan içgüdülerini kaybediyor. Sadece tutunabildiği belli başlı şeyler var, bunlar da en güçlü duyguları. Havalar yeniden ısınıp bahar geldiğinde ise tekrar insan oluyor. Bu böylece sürüp gidiyor, ta ki her yıl dönüşme zamanı biraz daha gecikip, sonunda insana hiç dönüşmeyene dek.

Ürperti hakkında en çok sevdiğim şey, kitabın her iki karakter ağzından da anlatılıyor olması. Böylece ikisini de birbirinin gözünden görebiliyoruz, ne hissettiklerini bilebiliyoruz. Kitabın şiirsel, huzurlu bir anlatım şekli var. Huzurlu diye bir anlatım biçimi olduğundan şüpheliyim tabii... Ama yine de o hafif durağanlık, kelimelerin akışı bende bir huzur hissi uyandırıyor. Sıkmayan, akıcı bir dilde kaleme alınmış -ki bence bu çok önemli çünkü nice güzel kitapları akıcı olmadığı için çok yavaş bitirip tadına varamadım. Ürperti'de bu bana göre çok güzel işlenmişti.


Spoiler vermek istemediğim için olaylara pek girmeyeceğim. O yüzden hafiften yüzeysel takılarak şunu söylemek istiyorum ki Sam ve Grace aşırı tatlı bir çift! Cidden, favori çiftlerim arasında olduklarını söyleyebilirim. Diyalogları, birbirlerine karşı tavırları, aşkları için yaptıkları fedakârlıklar... Hissettikleri duygunun gerçekten ne kadar özel olduğunun bilincinde, buna sahip çıkıyorlar. Ve favori çiftlerim arasına girmelerinin sebebi de kesinlikle lüzumsuz, saçma sapan şeyler için kavga etmiyor oluşları.

Kitabın ilk çeyreğine kadar olayların heyecanı yüksek, sizi bir sonraki sayfayı çevirmek için teşvik eden bir albenisi var. Oradan sonra, orta kısımlarda biraz durağanlaşıyor. Sürekli bir başka şey açığa çıkıyor ama yine de sizi kırk takla attıran bir olay yok. Sanırım yazar buraları daha çok Grace ve Sam sahnesi için uygun buldu. Benim de bir şikâyetim olduğu söylenemez tabi...

Son çeyreğe girdiğimizde olayların akışı inanılmaz hızlı bir biçimde gelişiyor. Neyin ne zaman nereye bağlanacağını şaşırıyorsunuz çünkü hepsi tabiri caizse çorap söküğü gibi, birbirine bağlı ve peşi sıra çözümlenip sonuca ulaşıyor. Özellikle o final sahnesi... Çok güzeldi. Kitabı daha önce okumuş olmama rağmen belli başlı sahneler haricinde aklımda yer edinen pek az şey olmuş, son çeyrek de buna dâhil. Sanki ilk kez okuyormuş gibi okudum, bu da benim için ayrı bir haz oldu.

Çok gevezelik ettiğimin farkındayım ama son bir şeyden daha bahsedip yorumumu noktalıyorum. Karakter kadrosu biraz tuhaf. Yani zaman zaman sayılarını çok az buldum, zaman zaman da gözüme fazla geldiler. Kurgu için gerekli olduğunu pek düşünmediğim bir iki karakter vardı, ama sanırım yazar kadroyu fazla ufak tutmamak için yazdı. Çünkü genel olarak baktığımızda en az %60 kadar bir kısmında sadece Sam ve Grace vardı. Olaylar çok geniş bir kitle etrafında gerçekleşmiyordu yani, sürekli çiftimizin etrafında gelişiyordu.

Yine de bu tarz unsurlar kitabı ne denli sevdiğim gerçeğini değiştirmiyor. Eh, bunda üç yıllık özlemin payı da olabilir tabii.

YAZAR HAKKINDA

Bu fotoğraftaki, yazarın kendisi. Siz de çok tatlış olduğunu düşünmüyor musunuz? :')

Maggie Stiefvater, 18 Kasım 1981'de doğdu. Amerikalı fantastik ve genç yetişkin kurgu yazarıdır. Şuan Virjinya'da yaşamakta, evli ve iki çocuk annesidir. Tekerlekli araçlar bağımlısıdır.
Ürperti, Maggie'nin kaleme aldığı ilk romandır ve bu ilk romanı New York Times Çoksatanlar Listesi'nde 40 hafta kadar kalmıştır. 2010 yılındaysa Beklenti, NY Times Çoksatanlar Listesi'ne 1. sırada giriş yapmış ve seri, 36'dan fazla dile çevrilmiştir.
Maggie, kendini tamamen roman yazmaya adamadan önce profesyonel bir ressamdı. Hâlâ ara ara kendini resim yapmaya kaptırdığı oluyor elbette.
Ürperti serisi dışında, iki kısa hikayesi de dâhilinde 12 kitabı daha bulunmakta.

Ayrıca 3 kişiye set halinde hediye ettiğimiz kitap çekilişlerimize Rafflecopter uygulamasından, Facebook ve Instagram'dan katılmayı unutmayın!







Benzeri Yazılar

0 yorum